SİLAH KARŞITI BİR ANALİZİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Anadolu Ajansı, bugün (03.06.2022 tarihinde) “Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının (AA) editöryal politikasını yansıtmayabilir.” Notuyla birlikte herhangi bir durumda makaledeki görüşlere katılmıyoruz manevrasına sahip olabildiği bir analiz haber yayınladı. (Bağlantı adresi: ABD'deki bireysel silahlanma sorunu (aa.com.tr) https://www.aa.com.tr/tr/analiz/abddeki-bireysel-silahlanma-sorunu/2604834

 


Giriş

Analiz haberlerin özel bir maksadı ve belli bir görüşün propagandasını yapmak gibi bir amacı yoksa genellikle tarafsız olması, bilimsel temellere dayanması ve okuyucuyu asgari düzeyde karşıt görüşlere dair nesnel bir yaklaşımla bilgilendirmesi, modern analiz yazım ilkelerinin bir gereğidir. Makale daha başlığından itibaren “silah karşıtı” bir propaganda materyali olduğunu bağırsa da, okuyucular her durumda Anadolu Ajansında yayınlanan ve analiz başlığında paylaşılan bir makalede asgari düzeyde de olsa bir yetkinlik, bir bilimsellik arıyor. Doğrusu, bilimsellik beklentisi, yazarın akademik titriyle de ivme kazanıyor.

 

Analizin Değerlendirilmesi

Analizin giriş cümlesi şöyle: “Bireysel silahlar, modern devlet egemenliğini elinde bulunduran kudretin izniyle ya da bilgisiyle temin edilen suç aletleridir.”

Yazar, daha ilk cümlede niyetini belli ediyor ve kendi dünyasında, silahları bir suç aleti olarak konumlandırdığını ifade ediyor. Sözlükler silahları tarif ederken “Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç.” tanımını kullanır ancak yazar, ısrarla silahların savunma ve yaşam hakkını koruma fonksiyonunu görmezden geleceğinin işaretlerini veriyor. Bu noktada gerek bireylerin gerek toplulukların, sahip oldukları silahlar sayesinde kendi hayatlarını koruyabildiğini ve kendi ülkelerinin kaderini iyi anlamda değiştirebildiğini göz ardı eden yazarın sonraki ifadeleri de en az bu kadar sorunlu.

 

Yazar, ABD’deki okul baskınını gerçekleştiren Salvador Ramos isimli saldırganın 19 öğrenciyi ve 2 öğretmeni öldürdüğünü ifade ederek okuyanlarda bir şok meydana getirmek istediği bu üzücü haberin detaylarını kasten atlıyor. Biz anlatalım. Görgü tanıklarının ifadelerine ve olay yerinden alınan görüntülere göre, saldırgan kişi okul katliamı gerçekleştirmeden önce tek başına okul çevresinde 12 dakika dolaşır ve bu sırada silahıyla rastgele atışlar yapar. Saldırgan, 12 dakikanın sonunda okula girer ve bundan 4 dk sonra da ilk polis ekibi okula varır. Olay yerinde silah sesini duyan ekip hızla geri çekilir ve çocukları kaderine terk etmek pahasına destek unsurlarını beklemeye başlar. İçeride savunmasız çocukların ve yetişkinlerin katledildiği sırada ABD’li kolluk gücü okul çevresine ulaşan çocukların ailelerini engellemeye başlar. Polis, ailelere *Elde atışa hazır konumdaki elektroşok tabancaları ile yaklaşır ve bir kısmını yere yatırıp etkisizleştirir. (Video için: bağlantı) Saldırgan Ramos’un, savunmasız insanları tek tek katlettiği o anlarda okulda öğretmen olan bir kadın, o sırada izinde olan sınır devriyesi kocasına “Okulda silahlı bir saldırgan var. Yardım et. Seni seviyorum” diye bir mesaj atar. Berberde bulunan sınır devriyesi Jacob Albarado, mesajı alır almaz berberin yarı otomatik yivsiz tüfeğini alarak olay yerine yetişir, dışarıda çevre emniyetini alan resmi görevlilerin arasından okula girerek saldırgana doğrudan müdahale eder ve bir kahraman olur. Savunmasız insanların, katledildiği ve daha fazla savunmasız insanın da katledilebileceği bir olayda doğru insanın elindeki bir silah, tarihin akışını bir anda değiştirir. ABD genelinde kahraman ilan edilen Jacob Albarado, o gün sadece bir sivildir ve görev alanının çok dışındadır lakin eşini ve okulda öğrenci olan küçük kızını kurtarmak üzere her babanın her insanın yapması gereken bir müdahalede bulunmuştur. Bu üzücü katliamın büyümesini engelleyen tek şey, savunma maksatlı bir silahtır.

Haberin yukarıda açıkladığımız detaylarını okuyunca, analist yazarın silah karşıtı makalesinde neden bu detaylara değinmediğini ve iyi insanların elindeki silahların insani çerçevedeki önemini örtmeye çalıştığını anlamışsınızdır. Yazar, analizinin devamında çeşitli olaylarda caniler tarafından öldürülen savunmasız insanlara ilişkin haberleri paylaşıyor ama hala öldürülen masum insanların neden savunmasız olduğunu sorgulamaktan kaçınıyor.

 

Yazar, makalesinin devamında kendi teorisini açıklamaya başlıyor; “Suçun işlenmesini kolaylaştıran silahlar, suçluyu yargılayacak devlet tarafından faile verilmiştir.”

Yazar hala silahların suçu önleme fonksiyonunu örtmeye devam etse de bu noktada teorisinde devletlerin bizzat silah tedarikçisi olduğunu ve devletler tarafından suçlulara verilen bu silahlarla masum insanların hayatını kaybettiğini işaret ediyor. Farklı bir teori ama yazarın bu teorisinin üzerinde fazla durmayacağız.

 

Yazar: “…modern devlet yurttaşlarına, her türlü şiddete karşı güvenliğini sağlayacağı vaadiyle hukuk kurallarına uymayı tembihlemektedir…”

Yazar bu cümlesinde modern devletleri tüm tehditlere karşı güvenliği sağlamakla görevlendiriyor oysa modern dünya hibrit tehditlerin, terör eylemlerinin ve birçok başka unsurun tehdidi altındadır. Yazar bu görüşüyle muhtemelen kendi ütopyasını seslendirmektedir.

 

Yazar: “…Devletler, fiziksel şiddete karşı koruyamadığı yurttaşlarına karşı siyasi otoritenin meşruiyetini iddia edemez…”

Yazar, bu yaklaşımıyla herhangi bir ülkede masum bir kişi, bir saldırı neticesinde ölürse, hükümetin düşmesi gerektiğini zannediyor muhtemelen. Günümüz gerçekliğiyle hiçbir bağı olmayan analizin teorik altyapısında da derin sakatlıklar göze çarpmaktadır. Silah karşıtı teorisyenlerde görülen “gerçekliklerden kopuk” bakış açısına burada da rastladığımıza şaşırmadık.

 

Yazar: “ABD, sivillerin silah bulundurabilmesi ve taşıyabilmesi noktasında takındığı müsamahakar tutum ile gelişmiş ülkelerin birçoğundan ayrılıyor; Lübnan, Honduras ve Yemen gibi ülkeler ile aynı kategoride bulunuyor.”

Yazar burada 2001 tarihli bir yayına atıfta bulunuyor. İddiaya göre ABD, bir müsamaha gösteriyor ve sivillere silah taşıma imkanı tanıyormuş. Amiyane tabirle ABD, gönlünden koptuğu için sivillere silahlanma hakkı vermiş. Muhtemelen yazarın ABD tarihine ve ABD halkının özgürlük mücadelelerine dair hiçbir okuma yapmadığını ifade edebiliriz. Olabilir herkesin ABD’nin silahlanma geleneğine ve özgürlük mücadelelerine dair bir okuma yapması beklenemez ama bir akademisyen bir makale yazacaksa, asgari seviyede bir genel kültüre ve temelleri sağlam bir bakış açısına sahip olmalıdır. İfade edilebilir ki ABD halkının, dünyanın geri kalanından daha özgür ve müreffeh bir toplum inşa edebilmesinin ana sebeplerinden biri de hürriyet, güvenlik ve silahlanma hakkının kusursuz bir biçimde ABD anayasasında yer almasıdır. ABD anayasası der ki; ‘’Düzenli bir milis gücü, hür bir devletin güvenliği için zorunlu olduğundan, halkın silah bulundurma ve taşıma hakkı ihlal edilmeyecektir.’’

Yazar, ABD’yi Lübnan, Honduras ve Yemen ile bir tutmaktadır. 2001 tarihli yayında muhtemelen ülkelerin silahlanma oranları üzerinden hareket edilmiş ve dünyanın en çok silahlı ülkeleri listesindeki az gelişmiş ve iç karışıklıkla mücadele eden bozgun devletler ile ABD’nin aynı kategoride olduğu işaret edilmektedir. Oysa aynı listede ilk 20’de 12 adet gelişmiş ve müreffeh Avrupa ülkesi yer almaktadır. Silah karşıtı propaganda yayınlarında ülkemizden 3-4 kat daha fazla silah sahibi olan Avrupa ülkelerinin silahlanma oranlarının değerlendirilmemesi dikkat çekicidir. ABD’yi bireysel silahlanma konusunda eleştiren hiçbir yayında Almanya’da her iki kişiden birisinde silah olduğu, çocukluktan itibaren ateşli silahlarla yapılan atıcılık sporlarının yaygın olduğu ve bizzat içişleri ve milli savunma bakanlıkları tarafından desteklendiği anlatılmaz. Bu nüansı okuyucunun dikkatine sunuyoruz.

 

NOT:

Kamuoyuna açık olarak paylaşılan analiz makalesini eleştirel ve kısmen akademik bir pencereden değerlendirdik. Analiz makalesine aşağıdaki adresten erişebilirsiniz:

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/abddeki-bireysel-silahlanma-sorunu/2604834