Selanikliler Fazlaca Güvendiler ve Yanıldılar...

Selanik, Osmanlı imparatorluğunun en güzide şehirlerinden biriydi. Estetik açıdan da oldukça güzel bir şehir olan Selanik aynı zamanda bir ticaret ve önemli bir gelir yaratma merkeziydi. Selanik’te yaşayanlar kendilerini güvende hissediyorlardı. Ne de olsa şehri imparatorluğun en donanımlı ve özel Askerleri koruyordu. Bir komutanları vardı ki üniformasındaki altın sırmaları, çizmeleri ve kılıcı 100 metreden ışıldıyordu. Elbette beylik tabancası da vardı. Doğal olarak bu komutanın aldığı maaştan üniformasındaki düğmeye kadar her şey milletin vergileriyle karşılanıyordu. Türk milletinin tamamı gibi Selanik halkı da yıllarca ödediği vergilerin ve askere gönderdiği evlatların hatırına Selanik’in askerler ve komuta heyeti tarafından sonuna kadar savunulacağına inanıyordu. Oysa komutanın ve komuta heyetinin başka planları vardı. Nitekim şehri savunmadılar. Bir kurşun bile atmadan şehri düşmana teslim ettiler. Başka bir ordu da yetişip bu gidişata engel olamadı. Herkesin gözleri önünde bir devletin inci gibi şehrini düşmana teslim etti askerler.

En acısı da sırmalı üniformasıyla o heybetli komutanın, şehri düşmana teslim ederken halkın silahsız ve savunmasız olduğu ve herhangi bir direnişte bulunamayacağı konusunda düşmana söz vermesiydi.

9 Kasım 1912’de, Türk milletinin bağrından çıkan ve savaşması için maaş ödenen, makam ve mevki verilen düzenli ordunun(8’inci Kolordu) komutanı, 26 Bin askerine silah bıraktırmak suretiyle, direnmesi ve koruması beklenen Selanik şehrimizi düşmana teslim etti. Fotoğraf: 1 kez bile ateş edilmeden düşmana teslim edilen silahlar.

Biraz utandığımız ve çokça da üzüldüğümüz için yeterince konuşmuyor olsak da Selanik, Türk milletinin uğradığı ilk ihanet değildi ve ne yazık ki son ihanet de olmayacaktı…